Benim küçüklüğümde masallar vardı mesela. Babam büyük bir yetenek
abidesi değildi ama kıçından uydurduğu masallarla benim rüyalarımın
bekçisi olmuştur. Belki paramız yoktu belki de memlekette alacak kayısı
yoktu. Nedeni bilinmez ama ben küçükken çok fazla kayısı yemekten hep
korkmuşumdur babamın anlattığı Kral ile Kayısı masalı yüzünden. Zamanın
birinde zalim bir kral varmış. Halkına zulmeden bu krala köylüler bir
oyun oynamaya karar vermişler. Ülkedeki tüm kayısıları toplayıp saraya
hediye olarak göndermişler. Kim bu kayısılardan yerse ömrüne ömür katar
diye de uydurmuşlar. Kral efendi yedikçe yemiş bu kayısılardan. Sonra
efendim midesini bozmuş üzerinize afiyet tuvaletten çıkamamış. Öyleki
adam sıçmaktan küçücük kalmış tuvaletin deliğine düşmüş. Köylülerde
üzerine sifonu çekip kraldan kurtulmuşlar.
Ulan demezler
mi adama bu nasıl masal diye. Kayısıdan tırstım uzun bi süre yerim yerim
bende tuvalete düşerim diye. Babam yıllar sonra bu sikimsonik masalın
varlığını inkar etsede çocuk hafızama yerleşip bana yoğun travma yaşatan bu masal işbu entry sayesinde nesiller boyu aktarılacaktır.
Kıçından uydurmayıp anlattığı Kurşun Asker vardı mesela. Hayatın tüm zorluklarına gögüs geren oyuncak. Ulan biz bırak tek bacaklı askeri bulmayı balkondaki çamaşır mandallarından robot yapıp dövüştüren bir nesiliz. Ne üzülürdüm ben o kurşun askere benim olsan seni hiç atmaz baş köşede saklardım derdim. Çocukluk işte.
Çizmeli kedi ise hayallerimin kahramanıydı resmen. Darda kalmış değirmencinin oğluna yardım elini uzatıp hain kardeşlerinden intikam almasını sağlayan 9 canlı yaratık. Ulan kediden medet umacak kadar zor durumdaysan zaten en başından kaybetmişsin demezler mi adama. Ama kedide ne anasının gözüydü be arkadaş sanırsın içine aynşıtayn kaçmış. Kralı bile alt edip kıytırıktan değirmencinin oğlunu prensesle evlendirmesi yok mu bu iş için kurduğu tezgahlar kumpaslar bildiğin 150 bölümlük ispanyol pembe dizisi. Ne kediymişsin be arkadaş sen Allah düşmanımın başına vermesin.
Hansel ile Gratel vardı mesela şimdi şu resmi görünce aklıma geldi. Kalleş üvey annenin ormana gönderdiği sümsük babaları yüzünden bir başlarına kalan masum kardeşler. Hadi lan ordan zavallı cadının tokiden zar zor taksit taksit aldığı evi kemirdiniz olm siz açlıktan. Napsaydı madalya mı taksaydı cadı size. Sonra efendim cadı kötü cadı pis. Ulan kadıncağızın bir dört duvarı varmış zar zor emekli aylığı ile aldığı gidip kemirmişsizin başına yıkmışsınız daha ne yapsın kadıncağız. Ulan dellendim yine.
Bi de Tom Sawyer piçi vardı. Yıllar sonra karşımıza Sezercik olarakta çıkan bu velet mevcut durumdaki pek çok esnafın iş hayatına atılmasında ön ayak olmuştur. Pratik zekalı bu çakal tüm pis işlerini başkalarına yaptırıp üstüne birde misketti, elmaydı, tommiks teksas gibi zamanın en büyük değerlerine sahip olmaktaydı. Parayı lidyalılar bulmuşta bu piçte resmen çakallığın kitabını yazmıştır. Öyle kırmızı yanaklarına bakıp aldanmayın saniyesinde sövüşler adamı yemin ederim.
Şimdiki çocuklar yok Pepee'ydi yok Pokemondu bunları biliyorlar. Gerçi Pepee çok delikanlı çocuk Allah var yukarda. Ne ferdi ne ne orhan söyle ulan pepee "İnsan sevdiğini hiç üzer mi ?".(Bu pepee piçi başlı başına başka bir mevzu ilerleyen vakitlerde ben buna da bir el atayım. ) O değilde şimdi fikrini sorsaydı gepetto pinokyoya eminim o burnu kullanacak daha yaratıcı noktalar bulurdu. Adam 70'inden sonra cocuk yapmaya kalkarsa bizim Rusya'ya vize kalkmış diye sevinen dedelere döner tabi yaptığı iş. Ya bizim nesilimiz çok saftı yada şimdiki çocuklar yedikleri GDO'lu gıdalar yüzünden bir garip. Çocukluğumdan bahsedince aklıma yaptığımız mahalle maçları, gazoz kapaklarıyla uydurduğumuz saçma sapan oyunlar ile nedense peynirli Tombi geliyor. Bu gece fazla saçmaladığımdan ikinci partiye yarın kaldığım yerden devam edeyim. Pinokyo piçi şimdi yaşasaydı durum ne olurdu bilmiyorum ama bundan kötü olmazdı herhalde. Erdil Yaşaroğlu harika tasvir etmiş vallahi hak vermemek elde değil.
Yüzünüzün hep gülmesi dileklerimle. Ağzınızdan öpüyorum.