5 Ağustos 2012 Pazar

Göğe Bakma Durağı

Ustanın üzerine söz söyleyecek kadar yetenekli olsaydım iki satırda ben karalardım ama ne yazık ki değilim :(
 
 
GÖĞE BAKMA DURAĞI
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları  da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi 
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat 
Durma göğe bakalım 

 
Turgut UYAR

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Ponikyo









Benim küçüklüğümde masallar vardı mesela. Babam büyük bir yetenek abidesi değildi ama kıçından uydurduğu masallarla benim rüyalarımın bekçisi olmuştur. Belki paramız yoktu belki de memlekette alacak kayısı yoktu. Nedeni bilinmez ama ben küçükken çok fazla kayısı yemekten hep korkmuşumdur babamın anlattığı Kral ile Kayısı masalı yüzünden. Zamanın birinde zalim bir kral varmış. Halkına zulmeden bu krala köylüler bir oyun oynamaya karar vermişler. Ülkedeki tüm kayısıları toplayıp saraya hediye olarak göndermişler. Kim bu kayısılardan yerse ömrüne ömür katar diye de uydurmuşlar. Kral efendi yedikçe yemiş bu kayısılardan. Sonra efendim midesini bozmuş üzerinize afiyet tuvaletten çıkamamış. Öyleki adam sıçmaktan küçücük kalmış tuvaletin deliğine düşmüş. Köylülerde üzerine sifonu çekip kraldan kurtulmuşlar.

Ulan demezler mi adama bu nasıl masal diye. Kayısıdan tırstım uzun bi süre yerim yerim bende tuvalete düşerim diye. Babam yıllar sonra bu sikimsonik masalın varlığını inkar etsede çocuk hafızama yerleşip bana yoğun travma yaşatan bu masal işbu entry sayesinde nesiller boyu aktarılacaktır.

Kıçından uydurmayıp anlattığı Kurşun Asker vardı mesela. Hayatın tüm zorluklarına gögüs geren oyuncak. Ulan biz bırak tek bacaklı askeri bulmayı balkondaki çamaşır mandallarından robot yapıp dövüştüren bir nesiliz. Ne üzülürdüm ben o kurşun askere benim olsan seni hiç atmaz baş köşede saklardım derdim. Çocukluk işte.





Çizmeli kedi ise hayallerimin kahramanıydı resmen. Darda kalmış değirmencinin oğluna yardım elini uzatıp hain kardeşlerinden intikam almasını sağlayan 9 canlı yaratık. Ulan kediden medet umacak kadar zor durumdaysan zaten en başından kaybetmişsin demezler mi adama. Ama kedide ne anasının gözüydü be arkadaş sanırsın içine aynşıtayn kaçmış. Kralı bile alt edip kıytırıktan değirmencinin oğlunu prensesle evlendirmesi yok mu bu iş için kurduğu tezgahlar kumpaslar bildiğin 150 bölümlük ispanyol pembe dizisi. Ne kediymişsin be arkadaş sen Allah düşmanımın başına vermesin.




Hansel ile Gratel vardı mesela şimdi şu resmi görünce aklıma geldi. Kalleş üvey annenin ormana gönderdiği sümsük babaları yüzünden bir başlarına kalan masum kardeşler. Hadi lan ordan zavallı cadının tokiden zar zor taksit taksit aldığı evi kemirdiniz olm siz açlıktan. Napsaydı madalya mı taksaydı cadı size. Sonra efendim cadı kötü cadı pis. Ulan kadıncağızın bir dört duvarı varmış zar zor emekli aylığı ile aldığı gidip kemirmişsizin başına yıkmışsınız daha ne yapsın kadıncağız. Ulan dellendim yine.




Bi de Tom Sawyer piçi vardı. Yıllar sonra karşımıza Sezercik olarakta çıkan bu velet mevcut durumdaki pek çok esnafın iş hayatına atılmasında ön ayak olmuştur. Pratik zekalı bu çakal tüm pis işlerini başkalarına yaptırıp üstüne birde misketti, elmaydı, tommiks teksas gibi zamanın en büyük değerlerine sahip olmaktaydı. Parayı lidyalılar bulmuşta bu piçte resmen çakallığın kitabını yazmıştır. Öyle kırmızı yanaklarına bakıp aldanmayın saniyesinde sövüşler adamı yemin ederim.


Şimdiki çocuklar yok Pepee'ydi yok Pokemondu bunları biliyorlar. Gerçi Pepee çok delikanlı çocuk Allah var yukarda. Ne ferdi ne ne orhan söyle ulan pepee "İnsan sevdiğini hiç üzer mi ?".(Bu pepee piçi başlı başına başka bir mevzu ilerleyen vakitlerde ben buna da bir el atayım. ) O değilde şimdi fikrini sorsaydı gepetto pinokyoya eminim o burnu kullanacak daha yaratıcı noktalar bulurdu. Adam 70'inden sonra cocuk yapmaya kalkarsa  bizim Rusya'ya vize kalkmış diye sevinen dedelere döner tabi yaptığı iş. Ya bizim nesilimiz çok saftı yada şimdiki çocuklar yedikleri GDO'lu gıdalar yüzünden bir garip. Çocukluğumdan bahsedince aklıma yaptığımız mahalle maçları, gazoz kapaklarıyla uydurduğumuz saçma sapan oyunlar ile nedense peynirli Tombi geliyor. Bu gece fazla saçmaladığımdan ikinci partiye yarın kaldığım yerden devam edeyim. Pinokyo piçi şimdi yaşasaydı durum ne olurdu bilmiyorum ama bundan kötü olmazdı herhalde. Erdil Yaşaroğlu harika tasvir etmiş vallahi hak vermemek elde değil.

Yüzünüzün hep gülmesi dileklerimle. Ağzınızdan öpüyorum.


29 Temmuz 2012 Pazar

Dünya Ahiret Bacımsın Uzayda Yakalarsam Affetmem!




Ne kadar laçka kelimeler var Türkçe'de. Tatil yöresine gittiğinde sessizce durup etrafı dinlediğinde en çok konuşan en bağırıp çağıranın Türkler olduğunu fark edersin. Bayılıyoruz kelimeleri sündüre sündüre söylemeye. Aşkııııımmm, Aşkitoooomm, Hayatııımm. Erkeklerin nefret ettiği kelimeler dünyasına hoşgeldiniz. Yahu kızım içine ne girdi ne diye bağırıyorsun desibel rekoru kıra kıra. Elalemin gavuru öpüşüyor koklaşıyor ne güzel anlaşıyor ha sen neyin peşindesinde avazın cıktığı kadar bağırıyorsun. Üstsüz güneşlenen ablalardan kıskandıgın sevgilin sabahın köründe kalkıp niye şezlong kapıyor sanıyorsun. Ha sen daha iyi yerde uzanda güneşlen diye emin ol. Yoksa plajdaki üstsüzleri en iyi nerden görürüm derdine düştüğü falan yok...

Tatilde hiç uğraşmam çaba sarf etmem ulaşamayacağım şeylerin peşinde koşmaktan. Ben ne kadar kaçarsam 40+ teyzelerde üstsüz üstsüz etrafıma toplanır nedense. Klinik deneylerle defalarca kanıtlanıp onaylanmış bilimsel gerçekler bunlar kıcımdan uydurmuyorum vallahi. Yemin ederim o manzara karşı cinsten soguttu iki gün kendime gelemedim. Neye niyetlendim yine nerelere geldim. Az daha uğraşırsam Arifti Manchester'di kopup gidicem.

Şimdi kanka, kenks, kankeyto, bacito, aşkito... bir kamyon kelime var piyasada. Hepsinin anası olan Kanka terimini de ilk ortaya atan orta asyadan gelen kayı boyları değil bizzat Mehmet Ali Erbil'in ta kendisidir. 83'lü nesilin performansı konusundaki eşsiz cümle ile kendisine selamlarımı yolladığım üstad Yalçın Menteş'le birlikte oynadıkları Tatlı Kaçıklar ile hayatımıza sokmuştur bu kelimeyi. Bu kelimenin en yakıştığı cümle ise "Kanka ayağı götayağı" diye kullanılan cümledir ki %100 feysbuk onaylıdır ve çalışmaktadır. Tavsiye edip layklayanlar arasında Mark Zükenberk ile rahmetli Sitiv Japsta bulunmaktadır.

Bu kadar dangalakça bir söz ancak bizim tarafımızdan uydurulabilirdi. Otoriteleri yanıltmayıp bunu da başardığımız için tebrik ediyorum ulus olarak hepimizi. Tabi benim tebriğim ne kadar umrunuzda orası ayrı. Efendim bu cümleyi yada kalıbı her neyse işte uyduran karşısındaki kızın güvenini tüm sırlarını öğrendikten sonra ona göre davranan bukalemunlar tarafından desteklenmektedir. Hani şu adamım diye gezen Issız Oğlanlar'dan dolayı.. Ulan ırzı kırık sen bir uçkuruna hakim olamıyorsun diye ben senin yediğin haltların yaftasını üzerimde taşımak zorundamıyım ? Er kişinin etrafındaki kızlar hele birazcık güzelse, hayatı yaşamaktan keyif alıyor, dışarda fazla vakit geçiriyorlarsa sıçtık. Ya onlarla yatıyor olmalısın ya yatmak için ön hazırlık yapıyor olmalı yada bildiğin ibne olup onlarla gezmek zorundasın başka seçenek yok. Eh ulan öküz iki insan birbirine derdini anlatamaz mı ? Hayatta yediği kazıkların nedeninin ne olduğunu karşı tarafa soramaz mı ? Sonuç olarak gri bölgeyi saymazsak yaradandan ötürü ikiye ayrılmıyormuyuz ? E o zaman karşındakini anlayabilmek onunla empati kurabilmek için onu daha iyi tanıman gerekmez mi ? Peki senden hoşlanan/birlikte olan birileriyle yapma şansın nedir ? Sana karşı her zaman bir maske ile gezdiğini fark etmen kaç yılını alır ? Zaten o maske indiği zaman evlilik denen kutsal müessesenin bir ferdi olmuş olduğunun farkına ne zaman varırsın ? O halde sevdiğini anlamanın en iyi yolu karşı cinsi daha iyi anlamaktır. Erkekler ile kızlar bu yüzden dost olmalıdır. Bu sayede memleketteki rekor boşanma oranları azalmalı, yok yere insanların günahına girilmemelidir. Cinsellik ön planda yaşanmasa bile arka planda yaşanabilir. Her ne kadar büyük bir tabu olsa da sağlıklı cinsel yaşam herkesin hakkıdır. Her önüne gelenle düşüp kalkın demiyorum ama yapacaksanız da bu haltı dört duvar arasında güvendiğiniz insanlarla yapın. Evli adamlar, kadınlar bu haltı yerken iki kere düşünün! Ya evdeki de aynısını yapıyorsa ? Sürüdeki tek çakalın siz olmadığınızı aklınızdan sakın çıkarmayın.. En temiz dileklerimle ağzınızdan öpüyorum.


Not: Blog konusunda yeni olduğumdan saçma sapan konulardan başlayıp apayrı yerlerden çıkabiliyorum. Zamanla oturacak bu bozukluk için büyük şehirden peşinen özür diliyorum.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

ISSIZ ADAM

Sinemada izlediğimde fark ettiğim ilk nokta izleyiciler arasındaki erkek sayısının bir elin parmağını geçmediğiydi. Bu filmi özellikle orta yaşın üzerindeki bayanların salonları doldurarak kapalı gişe oynamasına sebep olduğu düşünülürse aslında cevap ortada gibi. Geçmişe duyulan özlem. Hikaye şudur ki ülkenin en güzel kızı bir gül bahçesine konmuş. Binlerce dönümlük tarlada tek kural geri dönüşü olmadan bahçenin en güzel gülünü alıp bahçenin dışına çıkmakmış. Sonunda ne mi olmuş kız elinde üç beş yapraktan ibaret bir gülle çıkmış. Koskoca bahçenin en güzel gülü bu muydu bunu mu beğendin diye soranlara " - Ona buna burun kıvırırken elimde birşeyin olmadığını fark ettim. Son bir hamleyle hiç yoktan iyidir diyerek bunu buldum." cevabını vermiş. Sinema salonundan hüngür hüngür ağlayarak çıkan "ablalarımın" pek çoğu eminim şu an bu durumdadır. Filmde bir şekilde kendilerinden birşey bulup hepsi kendisini birer "Ada" ilan etmiştir.

Bu adamları ortaya çıkaranlar kim peki ? Hayatınızın içine edip birden ortadan kaybolan ? Kızlar kendilerinin aptal yerine konmasına neden bu kadar izin veriyorlar ? Yoksa aslında aptal yerine konulan erkekler mi ? Bir gece kullanılıp atılan sonra da kendisini adam sanıp ortada gezen mallar aslında memleketteki en büyük aptallar mı ? Neden herkes başka maskeler takıp gezmek zorunda sokakta ? Karşındakini beğendiysen eğer neden tribe girip kasılmaya başlarsın ? Yolda yürüyen kıza fütursuzca laf atan, korna çalan öküz o kız sana düzgün bir cevap verse acaba ikinci cümleni kurabilirmisin ? Yanımdan yürüyüp geçen kıza ikinciye dönüp baktığım nadirdir.. Güzele güzel yakışıklıya yakışıklı demek boynumuzun borcu da bizim bu sıfatı verdiklerimiz hep salak mı olmak zorunda ? İnsanlara neden bir kadın/erkek yetmez ?

En adam görüneni travestilerin oldugu barda gezen, zıpır yakışıklı dediğin evlidir ama karşısındakine yalan söylemekten çekinmez, evdekinin sucu günahı yoktur sanırki kocası her cumartesi gecesi balıga gidiyor.. Pavyona dönen gece kulüpleri, babam yaşımdaki adamların masasındaki liseli kızlar, sevgili ayagına kredi kartları patlayan ancak karısının korkusundan polise gidemeyen dangalaklar, sevgilisine amcamlar dayımlar gelecek deyip iş yerinde çalışan arkadaşıya yatan, her ne hikmetse sınav zamanı olmasa bile arkadaşında kalıp ders çalışması gereken namus abideleri ben sizi cok iyi tanıyorum. küçük hikayeler olarak hepinizi bu küçük koleksiyonuma katacagım ki evdeki işteki de azıcık gözünü açsın. Issız Adam olmanın Kaybedenler Kulübünü dinlemenin/izlemenin aslında bir halt olmadığını kendi gözlerinizle görün.

Başlamışız haberim yok...

Once upon a time diye başlar ya gavurun hikayeleri benimkisi de öyle başlasın anasını satayım. Nasıl olsa bu kadar hikaye arasından benimkine sıra gelipte okuyacak birileri çıkmaz. Olaki çıkarsa da tamamen yabancı olduğum bir dünyaya gözlerimi bu şekilde açtığımın farkında olsun.


İnsanın gerçekten arkadaşım diyebileceği kişi kimdir ? Bu arkadaşım dostum denen karakter nereden bulunur ? Karşındakini kendin gibi görmenden dolayı mı ortaya çıkar acaba yaptığın hataların başlangıç noktası ? Hayata kırgın olmak bence en büyük yanılgı ve saçmalık. Dünyaya bir kere geldiğimizi gözönüne alırsak başkaları yüzünden kendimizi neden üzeriz ? Erkekler neden çapkınlıklarıyla övünür de kadınlar yaptığı zaman insanların gözünde orospu damgası yer ? Hep geceleri bir arkadaşında ders çalışmaya mı gitmek zorunda bu kızlar ? Şehir dışında üniversite kazanan birinci sınıf öğrencilerinin sapıtması hep bu yüzden değil mi zaten ? Evliliklerin çabuk yapılması jet hızıyla boşanmaların olması... Hayatını yaşayamamış kızların erkeklerin birbirlerine hayatı zehir etmesi... Kendime yapılmasını istemediğim hiçbir hareketi başkalarına yapmadım ama beni keriz sanıp kazık atmaya çalışan çok oldu. Varsın olsun be sayın okur para biriktirmektense insan biriktirmeye adadım kendimi. Çokta güzel bir koleksiyonum var. O koleksiyonun bir parçası olmak istersen fırsat buldukça kafama esenleri, nacizane bildiklerimi dilimin döndüğünce burada anlatmaya çalışacağım. Aslında çok eğlenceli olması gereken bu yazı bazı ISSIZ ADAM! lar yüzünden mala bağlamış durumda. Cumartesi gecesi belki ramazanında etkisiyle evde geçerken küçüklerimin gözlerinden büyüklerimin ellerinden öpüyorum. ( Tabi öyle birileri varsa )

12 Kasım 2011 Cumartesi

Ve start verildi koşu başladı...

Uzun süredir aklımda olan blog yazma hikayesine katılanlar kervanında onbaşı olarak göreve başladım an itibariyle. Anlatırsam roman olur diyen adamlar varya hani piyasada işte onların ağababalarındanım ben :) Bir o kadarda mütevaziyim işte. Hadi bakalım foşurdamaya...